Alexander Hacke adındaki müzisyen kültür karmasının yansıdığı müzik türlerini anlamak ve şehirdeki ahenkli tınlamaları kaydetmek için, hiç Türkçe bilmediği halde, İstanbul’a gelir. Burada Selim Sesler’le tanışır. Aralarındaki diyolaglar müzik diliyle gelişmeye başlar. Ardından bir çok müzisyen ve şarkıcı onların bu serüvenine katılır ve ortaya İstanbul’un çok sesli korosu çıkar. Tarzların farklılığı ortak amaçlarının en birleştirici özelliği oluverir. Hedefleri, İstanbul’un şarkısını yapmaktır.